Kişisel Gelişim

Unutulmuş Bir Oyuncak Hikayesi

Bir Oyuncak Hikayesi

Gökteki dolunayın aydınlattığı karanlık bir gece vaktinde, gürültülü silah sesleri geliyor etraftan ve dolunayın ışığına eşlik ediyor kıvılcımdan yayılan parıltılar. Birbirine sürtünen silahlar korkutucu metalik bir ses çıkartıyor ve yaklaşan tehlikenin habercisi oluyorlar. 

Cesur ve macera sever bir ufaklık , aksiyonun ortasına dalıyor ve tüm bu tehdit kaynaklarını şiddetle bastırıyor… Gözleri birden açılıyor, heyecanın doruk noktasındayken yarıda kesildiği rüyasının hayal kırıklığı içerisinde önce etrafına bakıyor ufaklık, sonrasında da oyuncaklarına bir göz atıyor. Silahları, metal robotları, tankları ve küçük yeşil askerleri… Şiddeti sevdiğini düşünüyordu, oyuncaklarıyla iyilik ile kötülük arasında çatışmalar başlatıyor ve sonunda hep iyilik kazanıyordu. Ama bir sorun vardı, galibiyetin her zaman şiddetle geliyor olması. Onun iyiliği öyle kazanıyordu, etrafa mutluluk ancak şiddetle sağlanabilirdi. 

Hayal dünyasını oyuncaklarıyla bu şekilde oluşturmuştu bir kere, hem bundan da memnundu çünkü ailesi öğretmişti ona bunu. Erkek adamdı o, tabiki de şiddeti ve heyecanı sevecekti, sevmeliydi de. Peki bu çocuk ileride ne yapacaktı ? Şiddetin doğruluğunu savunacak, heyecan ve aksiyonun hayatında hep olmasını isteyecek eğer olmazsa da onları oluşturmak için bir şeyler yapacak. 

bir oyuncak hikayesi

Kimse de şikayetçi değildi bu durumdan, ne de olsa o bir çocuktu ve ilerde bu durumlar değişecekti elbet. Peki ya ne yönde bir değişim ? Bu durum onun oyuncaklarıyla arasında olan ilişkiye kalmış.

Bir de bu perspektifin diğer tarafına göz atalım. Kocaman evleriyle birlikte güzel oyuncak bebekler, renkli makyaj malzemeleri ve pembe olan diğer pek çok şey… Onun da bu şekilde oynaması gerekiyordu. Güzellik kalıplarına henüz daha küçükken girmeye zorlanan ufaklıklar… Hayal dünyalarının, çocukluk oyunlarının nasıl olacağı ailesi tarafından çoktan belirlenmişti bile. 

Peki bu ufaklıklar kendi dünyasında neden bir karar sahibi olamıyordu ? E ama oyuncaklarını o seçiyor dediğinizi duyar gibiyim. Duruma ortasından bakarsanız böyle gözüküyor olabilir ama işin aslı bu değildir, en başında tohumu siz bir kutuya hapsettiniz ve içlerindeki yeşerecek olan bu fidan, köklerini asla yeterince derine ve yeterince uzağa salamayacak. Sahip olduğu özgürlük, hapsettiğiniz o daracık kutuda ancak belirli noktalara hareket edebilmesine neden oluyor.

Hiç düşündünüz mü belki de ilerlediği yolun gidişatı onun seçimi değildir, siz ona hiçbir zaman ona alternatif seçenekler sunmadınız ki.


Uzay temalı bir oyuncak hikayesi anlatacağım sizlere. Çok da eski olmayan bir tarihte bir ülke varmış, gözü yükseklerdeymiş, yıldızlı gökyüzüne bakıyormuş. Benim halkım burayı keşfetsin istemiş, peki ya bunu nasıl başaracağız diye düşünmüş de düşünmüş. Sonunda bulmuş, çocukların oyuncaklarına yıldızlı gökyüzünü yerleştirecekmiş ki bu şekilde onların hayal dünyası da dünyayla sınırlı kalmasın. Nihayetinde olarak istediği olmuş, Amerika ektiği fidanların meyvesini almış. 1930’ların uzay temalı oyunlarıyla büyüyen çocukları, 1960’ların astronotları ve mühendisleri olmuş.istanbul oyuncak müzesi

Bir gün Kadıköy’deki İstanbul Oyuncak Müzesi’ne giderseniz eğer şunu fark edersiniz, günümüzün uzay yarışında önemli ülkelerinin her biri geçmişte uzay temalı oyuncaklar üretmiş. Biz ise başımızı kaldırıp da gökyüzüne bakacak özveriyi gösterememişiz. 

 

 


Anlatmak istediğim nokta:

Oyuncak, çocuğun vakit geçirmesi için bir araç olarak görülmemeli. İleride düşüneceği her fikrin, atacağı her adımın ardında oynadığı oyun ve oyuncaklar var.

Henüz küçük yaşta onları sahip olduğumuz düşünce kalıplarına hapsediyor, yeterince yükseğe uçup uzaklaşamasın diye kanatlarına zarar veriyoruz. Bunu asla yapmayın, düşünme yollarını asla tek bir seçenekle sınırlandırmayın. 

transformers oyuncak tasarımı

Ufaklıktan bir araba çizmesini isteyecek olursanız düşüncelerini kısıtlarsınız ama ona ‘’Beni bir yerden bir yere götürecek bir araç çiz’’ derseniz, onu sonsuz bir olasılık havuzuyla baş başa bırakmış olursunuz. Benzer şekildeki istek ve çözümler, onun tasarı becerisini geliştirecektir. 

bir oyuncak hikayesi rigamajig

Cas Holman gibi oyuncak tasarımcıları, (Oyuncakların Geçmişi ve Geleceği adlı yazımızda bahsettik.) oyuncakları çocukların kendi oyunlarını oluşturabileceği ve kendi oyuncaklarını tasarlayabilecekleri şekilde tasarlıyor ve bununla birlikte de durumu oldukça sosyal bir boyuta taşımaya çabalıyorlar. Bu sayede çocukların hem düşünce yöntemleri hem de sosyal becerileri gelişmiş oluyor. 

Oyuncak, çocukların geleceğine yön veren önemli unsurlardan biridir. Her biri onun hayal ve düşünce dünyasında farklı etkiler bırakacaktır, oyuncak alırken bu durumu göz önünde bulundurun.

Umarım içinizdeki çocuğu hiç kaybetmez, anlattığım oyuncak hikayesini de hiçbir zaman unutmazsınız. 


 

Hakan ASLAN

Doğuş Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü okumakta olan genç bir mühendis adayı olmakla birlikte dünyayı anlamlandırma çabası içinde olup araştırma hevesini yitirmeyen bir bireyim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu