İnsanlığın ataerkil tarihinde öyle muhteşem istisnalar vardır ki bu köhne düzeni yıkmakta güçlü darbeler olmuşlardır.
Sizlere 2 filmden ve hikayeden bahsedeceğim, yaşamlarının yüzlerce yıl sonra kesişiyor olması belki de gelişen teknolojinin yanında gelişen bir insanlık olmadığının göstergesidir.
5. yüzyılın İskenderiye’sinde, Hypatia ömrünü gökyüzünü araştırarak, hayallerini yıldızlarla süsleyerek geçirdi ve nihayetinde de hayatını bilime adayarak sonlandırdı.
20. yüzyılın Amerika’sında, Katherine, Dorothy ve Mary o dönem Rusya ile uzay yarışında olan Amerika’nın uzay çalışmalarına katkıda bulunmak istiyordu. Uzayın gizemli ihtişamı altında büyülenen bu üç dahi kadın da o gizeme fener tutanlardan biri olmak için fedakarlıklarda bulundu.
Hidden Figures (Gizli Sayılar) 2016
1961 yılında Rusya’nın uzaya gönderdiği ilk uydusu ile NASA üzerindeki baskının arttığı bilinen bir gerçek. Ancak bu çalışmaların, ardında bulunan üç siyahi kadının üstün zekaları sayesinde hayata geçirildiği ise bilinmiyor. Dönemin Amerika’sında yürürlükte olan, ırk ayrımına yönelik yasalar sebebiyle beyaz iş arkadaşlarından farklı bir binada, hak ettiklerinden aşağı pozisyonlarda çalışan Katherine, Dorothy ve Mary’nin öyküsü.
Theodore Melfi’nin yönettiği ve Allison Schroeder ile birlikte Margot Lee Shetterly’nin aynı isimli romanından uyarladığı Gizli Sayılar, bu süreci seyircilerin içlerindeki uzay ve keşfedilmemişi keşfetme merakını hedefleyerek öncekilerden farklı bir şekilde konu alıyor, filmin birçok alandaki üstün başarısı sayesinde ustalıkla beyazperdeye taşınıyor.
Buradan fragmanı izleyebilirsiniz.
‘’Bir düşünün Bay Harrison, iş kıyafetlerinizle diz altına kadar etek, topuklu ayakkabı ve sade inci kolye. Tabi benim inci kolyem yok. Zencilere inci kolye alacak kadar para vermiyorsunuz sonuçta. Ve burada köpek gibi çalışıyorum gece gündüz. Dokunmak bile istemediğiniz bir demlikten içtiğim kahve ile yaşıyorum.’’
Agora 2009
Roma İmparatorluğu eski ihtişamından ve gücünden yoksun ve yüzyıllarca Mısır üzerindeki hakimiyeti de zayıflamıştı. Agora’nın konusu da işte bu çalkantılı dönemde Mısır’ın sanat ve bilim merkezi olan, birçok filozof, bilim adamı ve sanatçıyı bünyesinde barındıran İskenderiye kentinde geçmektedir.
Film İskenderiye Kütüphanesi’nde felsefe, matematik ve astronomi üzerine dersler veren Yunan filozof, matematikçi ve astronom Hypatia’nın trajik sonlu hayatını konu alıyor. Bilim ve din çatışmasının ne sonuçlar doğurabileceğini bize sorgulayıcı bir yapıyla anlatıyor ve izlerken kendinizi insanlığı sorgularken bulabilirsiniz.
Buradan fragmanı izleyebilirsiniz.
‘’Synesius, sen inandıklarını sorgulamazsın. Ya da sorgulayamazsın. Ben, sorgulamak zorundayım.’’
“Sizce kaç aptal kendi kendine bu yıldızlar neden düşmez diye sormuştur? Ama siz, bilgelikle eğitilen siz, yıldızların ne aşağıya ne de yukarıya doğru hareket etmediğini biliyorsunuz.” – Agora
Kadını götürüp mutfağa ya da süslenme odasına kapatıyor, sonra da ufkunun darlığına şaşırıyoruz; kanatlarını kesiyoruz sonra da uçamıyor diye yakınıyoruz. Demiş Simone De Beauvoir, cinsiyet hiçbir zaman bir ayrıcalık olmamalı. Bilimle kalın, sanatla yaşayın.
