Sıradışı Beynimiz
Bilimin tüm gelişmişliğine rağmen Beyin dediğimiz yapı hala pek çok açıdan bir kara kutu niteliği taşıyor ve günden güne onu keşfederken bulduğumuz sonuçlar bir hayli şaşırtıcı bilgiler içeriyor. Beyne ve onun işleyişine dair birkaç örnek paylaşacağım.
Yunuslar, daha doğumda yüzmeye başlarlar; zürafalar ayakta durmayı saatler içinde öğrenirler; bir zebra yavrusu da doğumu izleyen kırk beş dakika içinde koşabilir. Doğumdan kısa süre sonra kazandıkları bu bağımsızlık oldukça çarpıcıdır.
İlk bakışta diğer türler için büyük bir avantaj gibi görünen bu durum, aslında önemli sınırlamaya işaret eder. Hayvan yavrularındaki bu hızlı gelişimin nedeni, beyinlerinin büyük oranda önceden programlanmış bir şablona göre bağlantılar kurmasıdır.
Önceden programlanmış bir beyinle doğma stratejisi, ekosistem içindeki belirli bir bölgede işe yarar. Ama hayvanı o bölgeden çıkardığınızda yaşama ve gelişme şansı düşük olacaktır. İnsanlar ise aksine buzlu tundralardan tropik ormanlara kadar dünyanın her köşesinde yaşam standartlarına uyum gösterebilir ve bunu mümkün kılan ise gelişimi şaşılası ölçüde eksik kalmış birer beyinle doğuyor olmamızdır. İnsan beyni, her şey devrelerine ‘’kazınmış’’ halde ortaya çıkmaz; onun yerine, yaşamsal deneyimlerin ayrıntılarıyla sürekli olarak yeniden biçimlenme olanağı tanır kendisine. Yardıma muhtaç halde geçirilen uzun dönemler, işte bu sürecin sonucudur.
Beyin, sahip olduğu parçaların yapıda doğabilecek hasarlara karşı aldığı önlemler ile karmaşık işleyişini göz önüne koyuyor. Beyni bir alet kutusu olarak düşünün. Eğer bu iyi hazırlanmış bir kutuysa, bir işi halletmek için gereken bütün aletleri içerecektir. Bir cıvatayı yerinden çıkaracaksanız, kutudan bir lokma anahtarı, o da yoksa belki bir pense işinizi görür. Bilişsel olarak zinde bir beyin için de aynı şey geçerlidir: Hastalık nedeniyle birçok sinirsel yol hasara uğrasa bile beyin başka çözümlere başvurabilir.
Fotoğrafta gördüğünüz bayrakların her biri farklı bir anlama sahip fakat bunlar bir köpek veya kedi tarafından ayırt edilemez. Fiziksel nesneleri yorumlama biçiminiz neredeyse tümüyle beyninizin izlemiş olduğu tarihsel yola bağlıdır ve bunda nesnelerin kendileri çok az paya sahiptirler. Nesneleri oldukları gibi değil, ‘’size göre’’ oldukları gibi algılarsınız.
Her birimiz, genlerimiz ve deneyimlerimizin yönlendirmesiyle kendi çizgimiz üzerinde yol almakta olduğumuzdan, her beyin de kendi içsel yaşamına sahiptir. Bir kar tanesi ne kadar benzersizse, bir beyin de öyledir. Sahip olduğumuz trilyonlarca bağlantı hiç durmaksızın tekrar tekrar oluştukça, ortaya çıkan ayırıcı örüntüler, sizin gibi birinin daha önce var olmadığı ve bundan sonra da var olmayacağı anlamına gelir. Tam şu anda deneyimlediğiniz bilinçli farkındalık, yalnızca ve yalnızca size özgüdür.
Fiziksel madde sürekli değişim altında olduğundan biz de öyleyiz. Sabit ve durağan canlılar değil, beşikten mezara kadar işlenip gelişen birer yapıtız.
Daha Fazla Bilim İçerikleri İçin Bilim Kategorisini Ziyaret Edebilirsiniz.
Gerçekten de PreFrontal Korteksten Tutun Da Diğer Gizemlere, ÖĞRENECEK NE ÇOK ŞEY VAR…