Hayvanlar üzerindeki deneyler ne kadar etkili ?

Hayvanlar üzerinde yaptığımız deneyler, bizi sıradışı dünyamızı aydınlatmaya birer adım daha yaklaştırıyor. Davranışlarımızın iç sebeplerinden, etik davranışlarımıza kadar pek çok konuya ışık tutabiliyoruz bu sayede. Bahsedeceğim iki deneyden biri sosyal davranışlarımız üzerine diğeri ise görme sistemimizin nasıl işlediğiyle ilgili hazırlandı.
1- Kapuçin maymunları üzerinde yapılan adaletsizliğe karşı toleransı ölçen bir deney. Deneyde iki maymun ve iki farklı yiyecek var (üzüm ve salatalık). Maymunların her ikisinden de aynı şey yapılması isteniyor, verilen taşı geri uzatıyorlar ve aynı enerjiyi harcıyorlar.
Peki ya kazançları eşit mi ? Hayır değil, bir maymuna salatalık verilirken diğerine ise üzüm veriliyor. İlk başta salatalık verilmesini sorun etmeyen maymun toleransını kaybetmeye başlıyor ve taşı uzatmak yerine fırlatma eylemi gösteriyor, bir nevi isyan çıkarıyor da denilebilir. Bu haksız dağıtım karşısında üzümü alan maymunun durumdan bir şikayeti bulunmazken, salatalık alan maymunun küplere binmesi ve durumuna itiraz etmesi de bize davranışlarımızın çok da farklı olmadığını, içgüdüsel olarak durumlara benzer tepkiler gösterdiğimizi kanıtlıyor. Nasıl ki bugün çalıştığımız bir şirkette bizimle aynı işi yapan birisi bizden fazla kazandığında buna tolerans göstermiyorsak ve pastanın çileğini yiyen kişinin de sesi hiçbir zaman çıkmıyorsa bu maymunlarda da yaklaşık durumlar gözlemleniyor. Etolog ve primatolog Frans de Waal’ın Tedx sunumunda gösterdiği bu deneyi buraya tıklayarak izleyebilirsiniz.
2- MIT araştırmacılarından Richard Held ve Alan Hein, dikey şeritlerle boyanmış bir silindirin içine iki kedi yavrusu koydular. İki kedi de, silindirin içinde hareket ederken görsel uyaranları alabiliyordu; ancak yaşadıkları deneyimler arasında önemli bir fark vardı: Birinci kedi kendi hareketiyle yürürken, ikincisi, merkezi eksene bağlı bir kutu içinde yer değiştiriyordu. Düzenek, iki kedinin de tam olarak aynı şeyi göreceği şekilde ayarlanmıştı.
Dikey şeritlerle boyanmış bir silindirin içindeki iki kediden biri yürürken, diğeri kutu içinde taşınmıştı. İkisi de aynı görsel uyaranlara maruz kalmış, ancak yalnızca kendi hareketleriyle yer değiştiren, yani kendi hareketlerini görsel uyarandaki değişimlerle eşleştirebilen, kedi düzgün bir görüş geliştirebilmişti.
Şeritler ikisi için de aynı zamanda ve aynı hızla dönüyordu. Görme eylemi, eğer fotonların göze çarpmasından ibaretse, iki kedinin görme sistemlerinin de aynı şekilde gelişmesi gerekirdi. Ama şaşırtıcı sonuca göre, kendi hareketiyle yer değiştiren kedide normal görüş gelişirken, kutunun içinde hareket eden kedi normal biçimde görmeyi öğrenemedi; çünkü görme sistemi de normal bir gelişim gösterememişti. Görmek, fotonların beyindeki görme korteksi tarafından doğrudan yorumlanabilmesi demek değildir; bu deneyime büyün vücut dahil olur. Beyne gelen sinyaller, ancak alıştırmalar yoluyla anlam kazanır; bunun için de sinyallerin, hareketlerimiz ve onların duyusal sonuçlarıyla ilgili bilgilerle eşleştirilmeleri gerekir. Beynin, görsel verilerin gerçek anlamlarına ilişkin doğru yorumlar yapabilmesinin tek yolu budur.
Kaynak ve İleri Okuma
- BBC
- David Eagleman, Beyin:Senin Hikayen (2016) Domingo Yayınları
- The New Yorker
Daha Fazla Bilim İçerikleri İçin Bilim Kategorisini Ziyaret Edebilirsiniz.