GenelKişisel Gelişim

Dostoyevski’nin Başyapıtı | Suç ve Ceza

Soğuk bir kış gününde Saint Petersburg’un dondurucu havası vücudumu titretirken ben, ağır adımlarla ilerliyordum. Zihnimin en derin kıvrımlarına kadar iniyor, düşüncelerimi tartıyordum. Bacaklarım attığım adımlardan bihaber, ben farklı dünyalarda geziniyordum…

Dostoyevski’nin mühendislik okulundan mezun olduktan sonra çeviriler ile edebiyat hayatına atılması, ilerleyen vakitte de ilk eseri İnsancıklar’ı yazdıktan sonraki süreçte yakın dostu D. V. Grigoroviç ve Nakrasov okudular. Heyecanları öyle güçlüydü ki, doğruca devrin ünlü eleştirmeni Belinski’ye de bu yapıtı okuttular ve Belinski duyduğu hayranlığı ”Gogol’ü de geçecek… Bundan önceki bütün edebiyatı gölgede bırakacak bir deha ile karşı karşıyayız.” sözü ile ifade etti.

Bu da Dostoyevski’nin zihinlerimizde yakacağı meşale ateşlerinin ilk kıvılcımı olmuştu. Edebiyat dünyası içinde devam eden yaşamına da dört yıl kürek ve beş yıllık sürgün, onu Rus halkının içerisinde olmaya ve onların düşünce kıvrımlarında bize gerçekçi betimlemeler sunmaya vesile olmuş; İnsancıklar ile başlayan ve devamında onun güçlü kaleminden çıkan Suç ve Ceza, Karamazov Kardeşler, Yeraltından Notlar, Beyaz Geceler gibi pek çok eseri de biz okurlara sunmuştur.


Neden Dostoyevski Okumalıyız ?

Ünlü Psikolog Jordan Peterson derslerinden birinde bu konuyu anlatır. İzlemek için tıklayınız.

Eğer psikoloji ile ilgileniyorsanız Dostoyevski tam size göredir, Tolstoy ise daha çok bir sosyologdur. Dostoyevski ise sorunların dibine kadar iner ve onları kurcalar.
Dostoyevski’nin Suç ve Ceza romanındaki başkarakter Raskolnikov materyalist bir akılcıdır. Bu tipleme 1880’ler için görece yeni bir insan türüdür. Tanrının öldüğü fikrine kendini kaptırmıştır Raskolnikov ve insanların ahlaki ya da geleneksel bir şekilde hareket etmesinin tek sebebinin insanların korkak olması olduğuna inanır. Toplumsal normların dışına çıkamamış, kalıplar içerisinde hapsolmuş insanlardır onlar.

Raskolnikov bu düşünceleri sebebiyle derin acılar çeken, beş parasız bir hukuk öğrencisi. Doğru düzgün yemiyor, parası yok, enerjisinin son damlasına kadar sokaklarda yürüyor ve eve geldiği vakit de zihni bu sorunlarını düşünemeyecek kadar dertlerle meşgul oluyor.
Raskolnikov daha sonrasında tefeci bir kadınla tanışıyor ve kalan son varlıklarını da tefeci kadına rehin veriyor. Tefeci kötü kalpli, açgözlü ve düzenbaz birisi. Fakir halkın çoğunluğunu dolandırıyor ve paraya para demiyor. Raskolnikov için de, içinden çıkılması güç bu durumdan kurtulmanın en iyi yolunun tefeciyi öldürüp onun bir sandıkta sakladığı servetine el koymak olduğuna karar kılar.

Dostoyevski suç ve ceza

Dostoyevski’nin inandığı şeylerin antitezini oluşturan insanlar, genellikle romanlardaki en güçlü, en zeki ve en hayran olunası karakterlerdir. Dostoyevski bunu yaprak da büyük bir ahlaki cesaret göstermiştir.

”Ayağa kalkıp da gerçeği suratlarınıza haykırıveririm! O zaman anlarsınız sizlerden nasıl tiksindiğimi!…” Güçlükle soluyordu. ”Ama ya bana öyle geliyorsa ? Ya bütün bunlar benim kuruntumsa ? Yanılıyor ve deneyimsizliğimden dolayı öfkeye kapılıyorsam ? Oynadığım bu alçakça role katlanamıyorsam ? Belki de hiçbir art niyetleri yok ? Öylesine, rasgele söylemişlerdir, ne söylemişlerse ? Ama hayır, yine de bir şeyler var bu sözlerde…  – Raskolnikov

Raskolnikov karakterini öyle bir kurgular ki cinayet işlemek için her türlü nedeni vardır. Felsefi açıdan, pratik açıdan ve hatta ahlaki açıdan her türlü mantığa uygun sebebe sahiptir. Böylelikle Raskolnikov, tefeci kadını balta ile öldürür fakat olaylar umduğu gibi gelişmez ve cinayetten önceki Raskolnikov ile cinayetten sonraki Raskolnikov aynı insan değildir, aralarında bir uçurum dahi oluşmuştur artık. Raskolnikov çaldığı parayı bile kullanmaz, aceleyle ilk gördüğü yere bir şekilde gömmüştür parayı.

Peki Raskolnikov gerçek birisi midir ? Her ne kadar bir kurgu dahi olsa, Raskolnikov döneminin bir insan tiplemesi ve bütünlüğü içeren bir sentezdir. Bu nedenle de o herhangi bir insandan daha gerçek; metafiziksel bir anlatımla, gerçekten daha gerçektir.


 

Hakan ASLAN

Doğuş Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü okumakta olan genç bir mühendis adayı olmakla birlikte dünyayı anlamlandırma çabası içinde olup araştırma hevesini yitirmeyen bir bireyim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu